20 Temmuz 2011 Çarşamba

Padişahım..! Çok Yaşa !!

Bildiğiniz gibi 22 Ağustos 2011 tarihi, İnternetin güvenli kullanımını teşvik etmek amacıyla, yasalarında desteklediği ölçüde bazı filtreleme teknikleriyle yeni dönemin startını verecek.
Çeşitli basın yayım kuruluşları bu uygulamayla birlikte, bir çok kelimenin sansür engeline takılacağı kanaatini öne sürüyor. Hatta bazı sivil toplum kuruluşları ;

Merkezi filtre uygulaması, devlet eliyle gerçekleştiği her durumda SANSÜRDÜR. Çünkü vatandaşın seçme, bilgiye erişme özgürlüğü elinden alınmakta, bilgi yurttaşlara ulaşmadan devletin ilgili teknokrat ve bürokratları tarafından engellenmektedir.
Bu süzme işlemini kimin nasıl yapacağı, yani ön görülen kara ve beyaz listelerin nasıl oluşturulacağı da belirsizdir. Ucu açıktır.

Hükümetlere hassasiyetlerine göre liste hazırlama olanağı tanımaktadır. Gerçek yaşamda hükümetlerin, devletin ilgili bürokratik kurumlarının nasıl keyiflerince işleyip hak ve özgürlüklerimizi sınırladıkları ortadadır.
Alan yasakları, grev yasakları, örgütlenme ve sendikal hakların önündeki keyfi, yasal olmayan engeller, devlet geleneği hakkında bize fikir vermekte, böylesi ucu açık bir filtreleme sisteminin nereye gideceğini göstermektedir”

gibi yaptıkları açıklamalarda durumun ne kadar ciddi boyutlara ulaşacağı konusunda vatandaşı bilgilendiriyor.

Gerçi,vatandaşımızın durumun ciddiyeti ve hassasiyeti konusunda ne kadar bilgili olduğunun yanıtı da bana göre oldukça açıktır..

 PADİŞAHIM..! ÇOK YAŞA !!

Pardon efendim…

Misak-ı milli sınırları içinde pembe kimlikli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğumu unutuverdim !!

Zaman gazetesinin konu ile ilgili birinci ağızdan yaptığı röportajında ise ;
“İnternet sansürü ile ilgili bazı farklı düşüncelerin oluşmasına neden olan çeşitli yorumlara hedef olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer; İnternetin Güvenli Kullanımı Yönetmeliği kapsamında öngörülen düzenlemenin çarpıtıldığını belirterek, standart pakette herhangi bir değişiklik olmayacağını ifade etti’’derken,
bir çok köşe yazarının,sivil toplum kuruluşlarının,sendikaların,durumun ciddiyetinde olan sivil halkın dahi, ilgili hassasiyetinin çok gereksiz olduğu manasını çıkartıyorum ben !

Sahi bu sadece bir çeşit yanılsama  mı ?

“Bu sansür girişimi 12 Eylül Anayasası’nın ve devleti vatandaştan üstün gören devlet geleneğinin bir ürünü olarak düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde engellerin bir parçasıdır. Yeni Anayasa yapımı sürecinde düşünce ve ifade özgürlüğünü kayıtsız şartsız güvence altına alan düzenlemeler yapmak, 30 yıldır yaşanan bunca deneyimin ışığında, tüm siyasi aktörlerin görev ve sorumluğudur” şeklinde yorum yapanlarda yok değil..

Vatan Gazetesi  yazarı Mustafa Mutlu ,Yaşasın internet yasağı, kahrolsun düşünce özgürlüğü! Başlıklı köşe yazısın da ;
  
“Ne yalan söyleyeyim, ben sevindim bu habere: Demek ki artık bilgisayar karşısında saatlerce oturmaktan kurtulacağız...
Yeniden sokakları, kırları, temiz havayı keşfedeceğiz...
Hem bilgi dediğin çok mu gerekli?
Fazlası göz çıkarır!
Sakın, “Canım düşünen insan bilgisiz yaşayamaz” diye geyik yapmayın... Siz de düşünmeyin efendim!
Hem okumadınız mı, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı bir vakıf tarafından yayınlanan ‘Güncel Dini Meseleler’ isimli kitapta, “Yüksek dozda düşünce özgürlüğünün insanları intihara sürükleyebileceği” söyleniyor...”

daha henüz sansür engeline takılmamış kelimelerle bize durumun hassasiyeti konusunda çarpıcı fikirler sunuyor ..

******** 
Malumunuz ülke gündemimiz o kadar yoğun ki… bir yanda muhalefet partilerinin yemin krizi,demokratikleşme yolunda yenilikçi fikirleri yasalaştırma yönünde çeşitli atılımlar yapan iktidar  partisi,şike iddaaları ile sorgulanan klüp yöneticileri, güneydoğuda yaşanan silahlı çatışmalar, deniz feneri davası ,balyoz ve bilumum kesici - delici isimlerle adlandırılan yaratıcı davalarımız, bilişim çağını yaşayan dünyamız üzerinde 70 milyon nüfusuyla internetine sekte vurulan Türkiye Cumhuriyeti..ve “bir dalda iki kiraz” isimli türküye eşlik eden sayın Cumhur Başkanımız..


Aslına bakarsanız güzel türküdür ‘Bir dalda iki kiraz’ ezgisi.

Bir dalda iki kiraz,
Biri al biri beyaz..
Eğer beni seversen
Mektubunu sıkça yaz…

Sallasana, sallasana mendilini
Akşam oldu göndersene sevdiğimi ..

Daha kentleşmenin popüler olmadığı, internet ve bilişim çağının çok ırağında, milletin efendisi köylümüzün dilinden duyguların, nasıl bir yalınlıkla sansürsüz ifade edilebileceğinin en güzel örneklerinden biridir daldaki  kirazların hikayesi.. 


Ömrümün 6 yılını bu türkülerin çıkış noktalarını araştırmakla, neden -sonuç ilişkisi üzerine beyin fırtınası yapmakla geçirmişim. Hatta kırışıp buruşmasın, gün gelir lazım olur diye halı altlarına sakladığım diplomalarım da var benim.

Ne işe yarayacak şimdi bu kadar bilgi tasdiki?

Ama günümüzde Türkçemizin çeşitli kelimelerini ve yüklenilen anlamlarını iyi düşünüp ,tartıp dile getirmek gerekiyor. Eğer yanlış kullanırsan ! sansürleniyor. J 

Türküde sallasana diyor, şeyini …yani mendilini !!
Sallanacak mendil var da ,öyle ulu orta mendil sallanır mı? Hem o mendilin rengi, ebatı, ne amaçla sallandığı da önemli ..
Haydin ulema muhteremler ! bunun içinde fetva verin, aydınlanalım..

Vay bana,vaylar bana !! Tanrı kelamı Kuran’ın ‘Oku’ felsefesini yanlış algılamışım.
.
***********
Aslına bakarsanız eleştirdiğimiz bilumum yasaklar bizler için son derece geliştirici materyaller. Yani devlet seni düşünüyor kardeşim. En azından obeziteye karşı açılmış güzel bir savaş yöntemi bu.

Sen öyle oturduğun yerde araştırmak,bilgilenmek,farkında olmak adına ekran karşısına saatlerce kilitlenirken,-ki bu vakitlerde ye –iç bir taraflarını kabart,bu sayede cari açığımıza, gıda ithalatımız adına iki birim daha maliyet arttır !

Olacak iş mi şimdi bu ?

Sonra durup dururken ,hani biz köylüyüz ya,bağ -bahçe işlerine de pek meraklıyız ya, mazallah sonra hıyarın nasıl ekilip dikileceğini,çocuklarımızın da bu hıyarı tuzlayarak mı yoksa tuzlamadan mı yemesi gerektiğini, öküzümüzün hangi yalı yiyip hangi yalı yemeyeceğini,bir yakınımızın göğüs kanseri olduğunu duyduğumuzda, aman şu bitki bu hastalığa iyi geliyormuş gibi faydalı bilgileri söyleyeceğimizi bilirsek , 


İleriki bir tarihte de Avrupa birliğine girebilme varsayımından yola çıkarak, hangi nüfusla girebileceğimizi de düşünebilirsek….

70 milyon devede kulak gibi kalır arkadaşlar..

Çoğalmamız lazım, 4 tane hanım, uçkura kuvvet derken  3’erden 12 çocuk , her 12 çocuktan da 6 sı kaslı,güçlü kuvvetli çıkarsa, Avrupa’daki amele istihdamını anca karşılarız ..

Senin neyine gerek internette  araştırma yapmak , ne var ki o renkli ekranın içinde ? Devlet senin için düşünüyor, konuşuyor, tartışıyor, çalışıyor!

Öğrenmek istiyorsan sor, kitap oku kardeşim,belki kütüphaneleri fikir   
mezarlıkları olmaktan kurtarırsın !

Keyfine bak, kaşına, kaşına yan gel yat..

Bak ne güzel söylemiş Namdar Karatay yıllar evvellinden ..

Diyorlar ki taç bile baş eğilmezse konmaz,
Önünde eğilirsen kılıç bile dokunmaz.
Dik durdukça bir başa devlet kuşu da konmaz,
Bu dünyada kaide sallamaktır başını
Eğil bükül gerdan kır, her ay al maaşını.


Yüksek dozda düşünce özgürlüğü intihara sürüklüyormuş arkadaşlar ..

****

Peki ne olacak canım şimdi, başkanlık babadan oğla geçse!
Bana kalırsa alın kellemizi sizde rahat edin , biz de ! 

En azından intihar edip tanrı huzuruna günahkar olarak çıkmaktan kurtarırsınız bizi !!

Sözü yerinde söyle, demiri tavında döv,
Öveceğin adamı iyi tart da öyle öv,
Söveceğin adamın yüzüne tükür de söv,
Yüzüne tükürmezsen onu iltifat sanır,
Eşeğe gem vurmayın, kendisini at sanır.
 

Söyle Namdar söyle namın yürüsün !



Bununla birlikte ileri medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarak medeniyet rekoru kırıyoruz Avrupalılara inat Çağ atlıyoruz öyleyse !

Varol Padişahım..! Sen çok yaşa !!   

Ayşen TÜRKMEN
Karadeniz Birlik Gazetesi 18 Temmuz 2011